Özüm ARZIK ERZURUMLU
  • HOME PAGE/ ANA SAYFA
  • ABOUT/ HAKKINDA
  • SERVICES/ HİZMETLER
    • SIMULTANEOUS INTERPRETATION/ SİMULTANE ÇEVİRİ
    • CONSECUTIVE INTERPRETATION/ ARDIL ÇEVİRİ
    • LIAISON INTERPRETATION/ EŞLİK ÇEVİRİSİ
    • WHISPER INTERPRETATION/ FISILTI ÇEVİRİSİ
    • TRANSLATION/ YAZILI ÇEVİRİ
    • WORKING CONDITIONS/ ÇALIŞMA KOŞULLARI
    • INTERPRETING EXAMPLES/ÇEVİRİ ÖRNEKLERİ
  • CONTACT/ İLETİŞİM
  • BLOG/ YAZILAR
    • DENMARK/ DANİMARKA
    • ITALY/ İTALYA
    • GREECE/ YUNANİSTAN
    • FRANCE/ FRANSA
    • PORTUGAL/ PORTEKİZ
    • BELGIUM/ BELÇİKA
    • THAILAND/ TAYLAND
    • NEW YORK CITY

Greece/ Yunanistan

Hanya'yı  Konya'yı Görürsün'ün Hanya'sı

8/2/2015

0 Comments

 
Hanya'nın Girit adasında bir liman kenti olduğunu biliyor muydunuz? 

Üç yazdır Yunan adalarını geziyoruz. İlk yıl Kos-Simi-Rodos ile güzel bir başlangıç yaptık. Çeşme’nin hemen karşısındaki Sakız ile devam ettik. Bu yıl da Girit’e gittik.

Girit üzerine ne yazık ki iyi bir yazı bulamadım dersimi çalışırken. Ben de en popüler 4 kenti gezme kararı aldım.

Öylyese başlayalım....

 
Aya Nikolas: Burası için Girit’in St. Tropez’si deniliyor diye okumuştum bir yazıda. Sevgilim yorumu ise: iki sokak burası bu St, şu da Tropez şeklinde oldu. Görmesem St. Tropez’yi yine de inanmazdım buranın St. Tropez olduğuna zira bildiğiniz Kuşadası burası. Güzelim aydınlık bir resim çekmişler, sürekli onu koyuyorlar her yere. Ama beş adım ötesi Limontepe oluveriyor. Hatta bir gün yürüyüş yaparken Yunan mimarisinin engin örnekleri diye adlandırdığımız(!) yarım kalmış inşaatlar gördük bolca. Pek çok sahil var yakınında. Biz EOT adlı Bakanlığın tesisini tercih ettik sevgilim kum değil çim sever olunca. Zira yazları içindeki Başak dışarı çıkıp kumlu denize dayanamıyor, her yeri kum oluyor diye. Ben ise güya kentte temiz düzenli olup “aman canım n'olacak kum, mis gibi” diye bütün gün hatta gece tuzlu, kumlu gezebilrim tatilde. Bir akrep ve bir başak çıkıyor işte tatillerde. Neyse kumsuz denizimiz güzeldi. İlk akşam Ble Katsalorakia adlı restorana gitik. Bize göre Yunanistan’a gidince yenmesi gereken ahtapot yedik. Bu restoranı şiddetle tavsiye ederiz harika bir manzarası, çok keyifli bir bahçesi var. 


https://www.e-table.gr/en/restaurant/ble-katsarolakia


İkinci akşam adanın diğer tarafında ancak yürüme meseafesindeki Faros restoranı tercih ettik. Balık yedik ancak ilk akşamki restoranın yemekleri daha iyiydi açık ara.


Hanya: Girit’in bozulmamış Alaçatı’sı. Aya Nikola’daki hayal kırıklığından sonra kent merkezine hayran hayran giriş yaptık. Hele ki airb&b’den tuttuğumuz ev merkezde olunca bir anda Hanya’lı olduk bir günlüğüne bile olsa. Küçük dar sokakları ile pek mi pek şirin pek mi pek pahalı kent. Kar küresi koleksiyonu yapıyorum ve aynı kar küresi Hanya’da 10, Kandiye’de 5 euro desem bilmem anlatabilir miyim. Müze gibi ufacık sevimli bir eski kent merkezi var. Tasarım butikler, giysiler, takılar çok göz alıcı. Hele ki kentteki begonviller restoranların çatılarını kaplamışlar, renkler muhteşem. Zaten kent tablo gibi duran begonviller ile daha da bir güzelleşiyor. Akşam Tamam adlı resotaranda yedik yemeği. 


http://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g189415-d1104362-Reviews-Tamam-Chania_Town_Chania_Prefecture_Crete.html



Bu arada adada Yunan değil Girit mutfağı hakim. Ancak İzmirliyseniz bu sizin için hiç de yeni değil. Sarmalar, dolmalar, otlar derken bildiğiniz Ege mutfağı. Ancak artık az çok çözebilmeye başladım Yunanların neyi nasıl yaptıklarını o yüzden domatesli ne görsem alıyorum. Orada da sardalya doldurma yedim. Sardalyaya domates doldurmuşlar, enfes bir yemek yapmışlar. Yunanlar domatesi bizden daha çok daha özenli kullanıyor sonuç da şahane oluyor. Yemek sonrası limanda yürüdük bolca. Ertesi gün de elimizde Hanya rehberi ile tarihi yerlerini dolaştık bu görkemli liman kentinin. Pazarına gittik, sonra Türk mahallesine yürüdük. En son Meltemi adlı kahvaltı mekanında filtre kahvemizi yudumlayıp yine yeniden yola döküldük.

Resmo (Rethymno): Dar sokakları pek romantik diye okumuştum o nedenle pek umutluydum bu kentten ama Hanya sonrası olmadı. Bu arada akşam ... restorana gitme umuduyla Hanya’dan çıktıktan sonra Elafonissi beach’e gitmek yerine Hanya’nın hemen dışında bir yerde denize girdik. Aklımız sıra akşam sevgilimin bir dergide okuduğu dağlardaki bol ödüllü restorana gidecektik. Akşam üstü dağa çıkmaya başladık ama ne çıkma. Önce ağustos böcekleri ötmez oldu yükseklik arttıkça, sonra iklim değişti. Açık konuşmak gerekirse yollar öyle dik ve virajlıydı ki ben yemekten öte “Biz buradan nasıl ineceğiz karanlıkta” korkusu sardı beni. Zira sağolsunlar ışık normal yolda bile az Girit’te, dağda hiç yok. Neyse ki sevgilim de sonunda anladı da geri dönelim dedi. Bana göre pek iyi oldu döndüğümüz zira tam kuş uçmaz kervan geçmez bir yoldu. Kuşlar arabayı görünce gerçekten uçmuyorlar, yollarda dağ keçisi sürüleri var onlar da arabadan kaçmıyorlar. Biz inerken yine hava aydınlıktı da biz bari onları görebiliyorduk, ışıksız nasıl olurdu tahmin etmek bile istemiyorum. Neyse bu hoş deneyimden sonra kente vardık. Retymno House adlı kentin merkezinde bir otelde kaldık.Akşam otelin sahibini dinleyip Thalos Restoran’a gittik. Yine ahtapot söyledik ve koca ahtapotu masamızda bulduk. Başka adalarda bir-üç bacak yemeye alışık olan bünyemiz çok geldi tabi.

Sabah yine old city’i gezip güzel bir kahvaltı yapıp yola koyulduk.

Kandiye (Heraklion): Burası adanın başkenti ve en kalabalık, görülmeye gerek olmayan kenti. Trafiği tam bir keşmekeş. Kent merkezi kalabalık gürültülü. Hiç gerek yokmuş görmeye ancak Arkeoloji Müzesi’ni görmeye değerdi. Kentin silüeti o kadar bakımsız, çirkin ki hani üst katı çıkmak için demir atarlar son kata öyle bekler o demirler, işte tam öyle evler var yukarıdan bakınca kente. Pek bir özensiz davranmışlar yani kente. Arkeoloji Müzesi ise görmeye değerdi. Tabi ki bir Meksika Arkeoloji Müzesi değl ama zaten bu iki müzeyi karşılaştırmak elma ile armutu karşılaştırmak olur. Ancak Miken uygarlığına dair ipucu veren eserler sergileniyor. Tabi benim en çok ilgimi çeken takılardı. Özetle kadın her uygarlıkta kadın, yüzlerce yıl önce de kadınmış, süsüne düşkünmüş, bu uygarlıkta da altını döneme göre harika işlemişler.

Kazancakis’in mezarı bir tepede. Yazık ki çevresinde ne bir bilgi ne bir levha yok. Öyle boşlukta bir yer yapmışlar, koymuşlar.

Heraklion’da ... beach’ten denize girip havaalanında aldık soluğu. Kanımca 4 kenti 5 güne sığdırmak fazla hırslı bir plandı.

Peki şimdi olsa ne yapardım, bir Girit tatili nasıl olsa güzel olur :

·      En güzel kent Hanya. Hanya’da kalır, bir gün Elafonossi beach’e , bir gün de Balos beach’e giderdim. Balos beach’e araba ile gidilmiyor,.... yapmak gerekiyor.

·      Aya nikolas adanın en uç noktası. Hanya’ya üç buçuk saat. Üç buçuk saat oraya gitmezdim.

·      Hanya’da kalırken günü birlik bütün günü Resmo’da geçirecek şekilde gidip gelirdim. Hata belki yemek sonrası dönmemek için bir gece kalınabilir de. 

0 Comments

Symi 

7/23/2015

0 Comments

 
Picture
Daha önce giden bir arkadaşımız “En güzeli Simi” demişti de, inanamamıştık. Kesinlikle haklı çıktı.  İtalyanlar bu adaya sahip oldukları dönemde evlerin mavi beyaza boyanmasını yasaklamış, her ne kadar döneminde faşist bir eylem olsa da, adanın görünümüne yansıması pek bir güzel olmuş. Zira evler pastel renklerde, resmen resimden fırlamış önünüze uzanmış gibi. İndiğimizde Dorian Otel’in sahibi karşıladı bizi limanda, otele götürdü. Zaten limana iki dakika çıktı otel. Ve güzel haber geldi: Suit oda boştu, ben de sizi upgrade ettim dedi otel sahibi. Yani iki katlı otel odası aşığı ben hayallerindeki otel odasına kavuştu:) Country tarzı el yapımı mobilyalar ve Simi manzaralı mavi kapılı bir balkon beni benden almaya yetti de arttı. İlk akşam üç bin nüfuslu, sahili on dakikada biten bu güzelim adada bir aşağı bir yukarı dolaştık. Otel sahibimize adanın ünlü Manos restoranınını sorduk, pahalı orası dedi.

Sonra trip advisor’daki yorumlara bakınca hakikaten overrated olduğunu fark ettik. Kişi başı 50 eurodan aşağı kalkan olmamış resmen. Hatta “tabak kırmak için ödüyorsunuz oraya yemek için dceğil” ifadesini görünce kesinlikle Manos değil dedik. Daha hesaplı bir yerde yedik yemeği, zaten bir gece öncesinden deniz mahsulüne doyan ve “aman kilo alırım, dokuzdan sonra yemek yemem” diyen ben bir greek salata ile (yahu bildiğimiz çoban salata) yetindim. Bu arada Simi, Fransa’nın St. Tropez’si gibi fiyatlar açısınıdan. Yani Güney Fransa’nın diğer kentleri Nice ve Cannes dahil görece daha makulken rakamlar açısından St. Tropez’de her şeyin fiyatı, kahve de dahil, bir anda en az iki katına fırlıyordu. İşte Simi de diğer adalara göre daha pahalıymış. 

Yatıyla gelip limana demirleyen azımsanmayacak sayıda insan var. Mesela ik gecemizde Ömer Sabancı’nın yatı Desire limandaydı. Adada en kalabalık turist kafilesi Türkler olunca pek çok kişininin “Sabancı burada yatıyla” sohbetine kulak misafiri olmadık desek yalan olur. Limana dönecek olursak giysi ve hediyelik dükkanları sayı olarak iki elin parmaklarını geçmemekle birlikte çok sevimilier. Türk bir grup "Hacımemiş(Alaçatı) gibi burası” diye konuşuyordu. Haklılar ancak rakamlar Alaçatı’yı sollar geçer. Hele Manos restoranın sahibinin eşinin butiğinde bir kotun 600 euro olduğunu düşünürsek....

İkinci gün bir bota atlayıp iki sahil gezdik Ardından Pedi’ye geçtik ancak ne aradığımız denizi ne aradığımız güzelliği bulamadık burada. Önerim Pedi yerine koylardan denize girmeniz. İkinci akşam yemeği limanın sakin olan ucunda Thalos’ta yedik. Restoran sahibi hangi tatlıyı alalaım derken cevizli kek ve dondurma ikram etti. Sonra hesabı öderken kahveler de “on the house” demesiyle hesabımız yalnızca 45 euro tuttu iki kişi. Burası limanın dolu kısmına göre daha sakin ancak yine de mutlaka rezervasyonlu gidilmesi gereken (biz ve bizden sonraki çift masa bulabilen son insanlardık), romantik ve beyaz sandalyeli şık bir restoran. Ben yine ahtapot ızgara söyledim ama Kos’takinini yanında bu hem daha küçük hem daha sertti. Bu arada bir detay daha: greek coffee with mastique’e dikkat. Biz bunu bildiğimiz sakızlı kahve zanettik oysa ki türk kahvesi ve yanında sakız lükörü çıktı:)

Üçüncü günü yani güzel sevimli adadaki son günümüzde merkezden girdik denize, limanın sonrundaki plajdan. Plajın resotaranında da yemeğimizi yiyip ayrıldık adadan. Bu arada bir yanlış anlama daha Türkiye’de ton balığı salatası isteseniz ne gelir: yeşillikli koca bir kase salata gelir. Burada beş kaşıklık yoğurtlu bir ton balığı geldi şaştım kaldım.

Adadaki son sürprizi otel sahibimiz check out’ta bize iki buzdolabı magneti hediye ederek yaptı. Ben bizi Rodos’a götürecek gemiye binerken hala “ben bir kere daha yürüyeceğim limanda” diyordum, nitekim yürüdüm de güzel evlerine baka baka. Demem o ki, doyamadım Simi’ye. Hoş daha uzun kalsan ne yapardın ki diyebilirsiniz, yanıtım şu olur: Her gün bir başka kahvede kahvaltı yapar, her gece başka restoranına, barına giderdim. Zazten öyle ufak ki bu sabah kahvaltı yaparken “dünkü teknedeki amca, dün teknede gördüğümüz çift” gibi her 10 geçenden neredeyse 5’ini çıkarabiliyorduk artık. Ufak ve sevimli yerleri seviyorum ben: Cunda’yı, Alaçatı’nın boş halini, Bodrum Torba’yı. Yani Simi tekrar gelinecek bir yer olur umarım.  




Picture
Picture
Picture
Picture
0 Comments

Kos- Symi- Rodos Tatilinin İlk Ayağı Kos 

7/23/2015

0 Comments

 
Picture
Bu kesinlikle bir deniz tatili güncesidir. Tıpkı Güney Fransa’da olduğu gibi belli başlı büyük kentlerde yapılşan müze seyahatleri yapılmamıştır:)

Vee başlayalım. 

Bodrum’dan Kos’a yolculuğumuz bir Bodrum, özellikle Körfez bar aşığı olarak ve merkezde hem yemeği güzel hem de fiyatı uygun bir otel bulup ilk kez barlardan otele yürüyebilmiş biri olarak (Hotel Karia Princess’de kaldık) , “ahh ahh Bodrum’u arkamızda bırakıyoruz” üzüntüsü ile başladı. Kos city’de otelimizin yeri iyi olsa da içi tam bir hayal kırıklığıydı. Yani bizim her şey dahil ya da açık büfeli otellerimizden bir adet pansiyona geçtik özetle attan inip eşşeğe bindik tabiri caiz ise. Neyse otele yatmadan yatmaya geleceğiz, zaten  kalacağımız iki gece diyerek kendimizi rent a car’cıya vurduk biz de. Ne yazık ki otomatik araba hala lüks dünyanın pek çok yerinde, yani fiyatı düz vitese göre daha pahalı. Neyse ki turist info’ya reklamını bırakan Safari Car’a gittik bir sürü rent a car gezdikten sonra ve 45 dolara, yani Kos’a göre oldukça hesaplı bir rakama kiraladık arabayı. Buggy ya da quad denilen üstü açık arazi arabalarından uzak durduk zira sevgilimin güneşe olan dayanıklılığını- hele ki o deniz bile sevmezken- bu araçlarla ölçmek istemedim. Sonuç olarak ilk akşamımızda arabamıza atlayıp Zia’da aldık soluğu. Arkadaşlarımız yol konusunda daha önceden uyarmıştı bizi ama yine de iyi ki altımızdaki otomatik araba demekten alamadık kendimizi o virajları görünce. Kentte yeni yeni araba kullanmaya başlayan bendenizin de araba kullanma hevesi kursağında kaldı tabi. 

Zia: Bize göre Ayder yaylasının Yunan versiyonu. Dar sokaklar, hediyelik eşya dükkanları, restoranlar. Gün batımınıda gitmek şart. Güneşi bir de buradan batırmak ve renkleri izlemek gerek. Biz Restoran Avli’de yedik, hemen girişte. Ahtapot  ızgara hem lezzetli hem büyüktü. Karşısındaki restoran  Taerna Oromedon tripadviser’da 1. Sırada. Sevgilime göre orası daha restoran restoran, bizim yediğimiz yer ise daha sevimliydi. Tabi bir de amaç ahtapot ızgara ise, o restoranda yok. 


Kefalos: Kefalos’ta yan yana beachler var girişte. Biz en az 3 ayrı çiftten methini duyduğumuz Paradise Beach’e gittik. Burada şezlong 4 euro. Görgüsüz Bodrum ya da Çeşme beachleri gibi girişe bayılmadan tadını çıkarmak mümkün kumluk denizin. 


Kefalos’un kendine gelince öğle yemeğine gidelim dedik ama şaştık kaldık. Biz artık ne bekliyorsak bizi kesmedi beachten sonra. Daha önce tripadvisor’da bölgenin bir numaralı restoranı olarak gördüğümüz Hipocrates da kapalı olunca artık sahilde bir restorana daldık. 


Marmari: Sakin güzel bir yer deniz kenarında. Yalnızca araba kiralamışken bir görelim diye gittik. İkinci gün güneşi buradan batırdık. Adada galiba her yerden güzel batıyor güneş. 

Kardamena: Gecesi ile ünlü, diğer yerlere göre kısmen dolu ilçe. Arkadaşım “yeni yetme İngilizlerden geçilmiyor” demişti o nedenle gece gitmedik. Geçerken bir uğradık. Hediyelik eşya için ideal, fiyatlar Kos merkezin en az  2 euro altında. Mesela buradan 7 euroya şapka aldım merkezde 10 eurodan aşağı bir şey yokken.

Pidi: Tekerleme gibiydi bu tatil bizim için pi ve pe ile başlayan iki heceli kelimeler açısından. Pidi’ye gidip Pigi suyu (kaynak suyu) içtik. Daha sonra okuyacağınız üzere Simi’de de Pedi’ye gittik. Pe ve pi ile başlayan iki heceli bölgeleri tam gaz gezmeye hazırız artık, öneriler alınır:)

Kos City: Tam dedikleri gibi, gündüzü boş gecesi hoş. Bodrum’dan günü birlik gelenleri “bir şey yok” dedikleri kadar boş gündüzü. Bir tek bizim otelin olduğu sokağın karşısında sıra sıra beachler vardı kuzeyli yani İsveç, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerden gelen kardeşlerimizin doldurduğu. Arkadaşların genleri çok güzel bence, vücutlarının sıkılığına hayran kaldım. 

Gece nereye gitsek restorana derken çarşıda hediyelik eşya dükkanı olan Türk bir çift Caravalle‘yi önerdi. Biz de yine hemen foursquare ve trip advisor’a sarılıp restoranını ünlü spesiyalleri nelerdir baktık: Kalamar dolma, ahtapot köftesi, saganaki, ve simi karides istedik sonuçta. Bir de ben balık çorbası istedim, pek gerekli olmayan. Zira Koşuyolu’nda Roka Balık’ın öyle güzel bir balık çorbası var ki sonra ne içseniz kesmiyor. Çorba dışındakiler özellikle kalamar dolma oldukça iyiydi. Kos’ta kapanışı bunlarla yapıp Simi’ye koyulduk. 

Picture
Kos city'de yemeğimiz
Picture
Kardemena'da gün batımı 
Picture
Zia'da gün batımı 
0 Comments

    Özüm Arzık Erzurumlu

    İşi gereği ve merakı gereği bol seyahat eden konferans tercümanı 

    Archives

    August 2015
    July 2015

    Categories

    All

    RSS Feed

Powered by Create your own unique website with customizable templates.
  • HOME PAGE/ ANA SAYFA
  • ABOUT/ HAKKINDA
  • SERVICES/ HİZMETLER
    • SIMULTANEOUS INTERPRETATION/ SİMULTANE ÇEVİRİ
    • CONSECUTIVE INTERPRETATION/ ARDIL ÇEVİRİ
    • LIAISON INTERPRETATION/ EŞLİK ÇEVİRİSİ
    • WHISPER INTERPRETATION/ FISILTI ÇEVİRİSİ
    • TRANSLATION/ YAZILI ÇEVİRİ
    • WORKING CONDITIONS/ ÇALIŞMA KOŞULLARI
    • INTERPRETING EXAMPLES/ÇEVİRİ ÖRNEKLERİ
  • CONTACT/ İLETİŞİM
  • BLOG/ YAZILAR
    • DENMARK/ DANİMARKA
    • ITALY/ İTALYA
    • GREECE/ YUNANİSTAN
    • FRANCE/ FRANSA
    • PORTUGAL/ PORTEKİZ
    • BELGIUM/ BELÇİKA
    • THAILAND/ TAYLAND
    • NEW YORK CITY